Donnerstag, 17. September 2009

Gözyaşi Vesairesi




Yumuşak başlı mektuplarda varıyorum sana…
Özeniveriyor uzun bir cümle yokluğuna.
Devriliveriyor anlamı mecazlarıma.
İmlama sığmıyor seni noktandan ayırmak,
Üçe beşe vuruyorum gerisinde kaldığım şiirleri…

Sözünü tutamamış bir iklimden sesleniyorum sana.
Temmuzunda kar yağar böylesinin,
Ki görmezsin parmak uçlarında biriken üşüyüşü…
Bir bakarsın paltosu sırtında,
İhtilaldan dönüyordur kafiyelerim…
Henüz sırtını garantisine veremediğim bir yağmur başlıyor,
Ses düzeni bozuluyor hıçkırıkların,
Bir kadın susuyor itinasını cebine alarak.
Saklıyor bütün hıncını,
Bir lanet yaş dök dizlerime, diyor erkek…
Kadın lanetleri taşlarcasına bakışlarını atıyor…
Erkek laneti bozuyor,
Lanetli yerleri gözyaşı adam ediyor…

Bir hediye geliyor gökten,
Gelen yağmurun ta kendisi…
Adam bereket koyuyor adını,
Kadın bahane,
Ki bahanelerin en yakıcısı ağlamak içindir…
Kadın ağlamayı unuttuğundan mı bilinmez,
Sıkıyor bahanelerin kafasına,
Çekip gitmişliğini onaylıyor…
Gözyaşı Vesairesi, yüklü bir özne kanıyor…
Mevsimler arada kalmış çocukları oynuyor…
Yaşlanıyor sözü verilmiş tüm baharlar,
Doğuştan yağmurlu bir iklimi gösteriyor coğrafyalar…

Asude Zeynep Toprak

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen