Freitag, 29. Oktober 2010

pek güzel



herseyin güzel gitmesi icin dua edersin. sonra gecer bu zaman. bakarsin ki, tüm güzellikler yagmur niyetine üzerine yagar. korkutur biraz. hersey bu kadar güzel olmak zorunda degil cünkü.

Dienstag, 26. Oktober 2010

mould



felsefe dersinde duygularin felsesini konu edinmis prof.
90 dakika boyunca, önündeki kagittan okuyor. her 2 saniyede bir mikrofona carpiyor. her 7 saniyede bir cebindeki kalemini düzeltiyor, ve her 13 saniyede bir kagitlari düzene sokuyor.


ömerin dayisi bolu üniversitesinde prof oldu bu sene. biz martta ziyaret etmisdik boluyu. bir profun özel hayatini yakinen takip ettim. sabah kalkiyor, ogluyla kahvalti yapiyor. sonra bir cikiyor pir cikiyor evinden. aksam eve geldiginde, ögrencilerinden sikayet ediyor.
o gün bu gündür, proflara karsi olan hayranligimin yüzde yetmisi kayip. sanirim boluda dayimin calisma odasinda cöpe atildi :)

Mittwoch, 20. Oktober 2010

maraton



tuhaf tuhaf rüyalar görüyorum. sabah uyandigimda gülme geliyor. bu kadar renkli olmamasi gerek rüyalar.
sonra sürekli recel yapiyorum.
bögürtlen ve ceviz. erik ve tarcin. grapefruit ve havuc.

Montag, 18. Oktober 2010

Bu Dansı Bana Lütfeder Misin?




Önce dağınık saçlarımı topladım, sonra olası bir öyküde ne gerekliyse tek tek yaptım. Adımlarım sıklaştı evin içinde. Sessizlikle birlikte yalnızlığım odanın içinde yoğunlaştı. Boğulacaktım az kaldı, boğulası bir ifadem vardı.Suretimi aynalar çaldı…

Gün bütün hızıyla akıyor, bana uğramadan gecesini buluyordu. Geniş bir çatısı vardı anlatımların, ben anlık yaşıyor, okuduklarımı zihnimde yoruyor ve gülüp geçiyordum. Gülmek denemezdi, hayatı canlandırmak gibi bir şeydi. Allah insanları yaratırken tebessümü sadaka vermişti sanki.

Gün ve gece birbirinden bahtiyar adımlarda, bütün atlar, yelelerini rüzgâra mihr vermiş gibi gururda. İmlası yarım kalmış bir gözyaşı şiiri tepemde ve yenilgilerim bir köşede, yenilgilerimi kutluyor yalnızlığım, sessizliğim ritim tutuyor…

Fonda henüz tanışmadığım bilmem kaç tını, doğallığı yüzüme çarpmış bir ton hal diziliyor dizlerime. Sessiz kalıyorum hala, akşam yemeğini hazırlama telaşı çöküyor mutfaklara.

Hüzün salgını olur bu aylarda, vedası bitmemiş bir sevgilinin vebali gibidir. Klişe kalır bütün anlatımlar, diller sanki doğuştan lal olur… Herkes anlatır, herkes yanılır ya, müzik girer ansızın yalnızlığıma… Ve anlatır bir delinin dibacesini. Hüzün bile yama durur kalıtsal haletime. ‘ben her şeyi senin için hatırlayacağım’ diye buyurur bir film, geceye emrivaki olmaz, rızası gerek…

- bütün yıldızları farklı olan, yaratıcının Settar ismine nazar eden ve her şeyi gizleyip bir gönlümü gizleyemeyen gece’m, bu dansı bana lütfeder misin?

öyküzen..

Dienstag, 12. Oktober 2010

welthaftigkeit/weltlosigkeit



ilk ders uyuttu. ne güzel basladi derkene, yeni bir profla tanistik. ayh, klavyemde kil var. burda kesiyorum. cok igggrenc :S

Mittwoch, 8. September 2010

Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim..



















Yolunda gitmezse birsey, insanin akli takilir.
Kanca. Balik. Yusuf.

Misal sinava hazirlanirsin 10 gün. Ve "o" gün gelir..
Ve sen yarim seneligine buza koyarsin ezberindeki Nietzscheyi.
Oysa ki Nietzschenin bile sasiracagi mantikla, alakasiz baglantilar kurmustun.
Nietzscheden nefret edebilecek hale gelmistin onu okuya okuya.

Ve Zinan cika gelir dogumgününde.
"Blind Booking"den bahseder. Ve Istanbuldan. Ve cekip gitmekden.
Tamda o günde.

Ve Istanbulu özledigini animsarsin.
Öyküzeni. Gülmesini. Sesini.
Onun kadar güzel gülen bir insan hic görmedinki.

Ve nedense Barisin elinde bir Sezai Karakoc kitabi yakalarsin.
Ve aklina Mona Roza gelir.
Ve ellerine bakarsin.
Ve seversin kendini yine. Ve simarikligin aklina gelir.

Herneyse. Tatil basladi.
Yani sinavlar bitti.
Kahve ve kek zamani.

Montag, 6. September 2010

off



Önce nefesim daraldi. Sonra siyah noktalar olustu. Büyüdüler. Icine düstüm o deliklerin.

beyazi severim. yanlnizigi da. ama zorunluluk, muhtaclik. hic girmeyelim bu konuya.
oda arkadasim kanser. anne. dul. esi kalb krizi gecirmis bir kac ay önce. sonrada kanser oldugu haberi.
ve gözyaslari akmadan önce: ogullarimin bana ihtiyaci var-ölmemem gerek.

Freitag, 3. September 2010

adacayi ve eczaci kiz




dün adacayi icerken, ayse aradi. kücügüm olmasina ragmen, ilginc bir ablalik özelligi var :)
adacayi mi? cok icme, biliyorsun, zararli. yani bir bardak yeter.
bende icmisken 10 bardak icmeyi düsünüyordum, ama iyi ki aramis beni aysecik.

Mittwoch, 1. September 2010

gece ve gökyüzü ve yeryüzü ve biz




Mondnacht
Joseph Freiherr von Eichendorff

Es war, als hätt' der Himmel
Die Erde still geküßt.


Donnerstag, 26. August 2010

Rüzgarı işit..


Bugündeyiz. Bugün cok güzeldi.
Dün daha da güzeldi. Annemlerin evinde uyandim yine.

Iftardan sonra evimize ilginc bir huzur esiyor.
Hayir, karnimizi doyurdugumuz icin degil. Pencereler de rüzgara meyilli degil.
Nedir bilmiyorum. Farkli birsey. Anlatmasi güc.
Cay demliyorum. Siyah degil. Bazi bazi siyah da olabilir. 
Fakat cogunluk yesil cay. Gül yaprakli, lavantali. Tüm mutfagi o koku sariyor. 
Huzurun kokusu da anlatilmaz ki simdi.
Sessizlik. Hüzün. Sevgi. Simariklik. Kirik Cocuk. Herseyden biraz. 
En cok da benden.
Kirik cocuk da beni izliyor. Kediye benzetiyor. 
Ama yinede kedi istegimi gecirmiyor bu. Kedi lazim bana.

Evimle alakali da güzel birseyler var demi bu yazida?
Sanki evimi sevmiyormus havasi vermek istemiyorum :P
Pek severim ben evimi :Ppp Simarmasin diye öyle yapiyorum ben :)


seftali




Hep seftali yiyesim var.. Hic gecmiyor bu istek..
Babami hatirlatiyor. Hep seftaliyi o alirdi eve. Karpuzu, üzümü. Knoppers ve Bounty'yi.
Ve sartsiz sevgileri o tasirdi kucak kucak eve. Karsilik beklemeden. Para istemeden. Baba iste. Babam..


Sonntag, 1. August 2010

ne cok sey istemisler.. ben bir tek sey istiyorum :P



Ağustos adı bir rivayete göre, Roma İmparatoru Caesar Augustus’a ithafendir ..

Bir rivayete göre, Augustus da, tıpkı Julius Caesar’ın ayı Temmuz gibi (Julius’dan kaynaklanan July: Temmuz) kendi ayının da 31 gün çekmesini istediği için Ağustos ayında 31 gün vardır.

Augustus, Cleopatra’nın öldüğü zamana denk geldiği için, bu ayın, takvimde bulunduğu yere yerleştirilmesini istemiştir.

Bu kadar. (Wikipedia)

Eylüle az kaldi. Hissediyorum :)
Cok güzel gelismeler var hayatimda.
Mutluluk yakalandi. Bir türlü kacamiyor yuvamizdan.

photo

Freitag, 30. Juli 2010




fincana kahve koydum gel, ah
bu gün şeytana uydum gel
ay doğdu dağın üstünden aman aman
dallarda beyaz çiçekler
 
dayandım gecenin karasına
artık kimse kıramaz beni
o kül gibi deniz,o sessiz kız
kayıp bir sandala binip gitti

Montag, 26. Juli 2010

ırk /sızım..



Bosnaya karsi bir mesafe kat'ettim ben. Kücükken. 9 yasinda.
Hic 9 yasinda insan bir ülkeden korkar mi? Rüyalarim, kabuslara dönüsmüstü.
Ananemler caminin üzerinde kalirlardi. Bizde her hafta sonu onlari ziyaret ederdik.
Katliamdan kacan insanlar oraya siginirlardi. Bir iki günlügüne.Sonra farkli bir yere götürülürlerdi.
Dolu dolu olurdu cami. Hatta yukari cikarlardi abdest almaya. Muhabbet ederlerdi el kol hareketleriyle. Yasli teyzeler, tuhaf kadinlar. O resimler var ya.. Hic aklima getirmek istemiyorum o hatirlari.

5 sinifta ise bir 'Alen' vardi. Bosnadan gelmisti. Masa arkadasim benden kopya cektigi icin, ögretmen benim yanima Alen'i oturtmusdu. Ahh, sinifin tüm kizlari ona asikti. Ama almanca bile konusamiyordu. Kacmisti oda evinden. Bomba yagiyordu onlarin evi üzerine. Ailesinin bir cok bireyini katliamda kayb ettigini hatirliyorum.
Hic konusmazdi. Konusmak yakismazdi ki ona zati. Savasi yasayan bir cocuk neyi konussun ki? Simsiyah gözleri aklimda. 1-2 sene sonra savas bitti haberi onu da geri aldi 'ülkesine'.. Geriye kalan her neydi ise..

Insan insana nasil yapar bunu?
Irk, din.. Kendim secmedim. Kimse secemedi.
Secmedigim, begenip almadigim, ama dogrum diye yasadigim hayatimi niye baskalari bicimlendirmeye calisiyor? Neden müslümanim diye, dünyanin her tarafinda horlanan, ara ara öldürülen, ve sonrada unutulan 'azinlik' ben oluyorum?

Ömer simdi Bosnada. Bugün telefonda bana anlattigi bir kac sey beni savurdu. Yine hüzüne bagladim.
Hani sevgiliden uzak olmakla alakali degil sadece..
Filistin bir kac günden beri aklimda. Namazlarim uzadi uzuyor. Dualarim aklimi celiyor.
IHH'nin almanyada kapatilmasi.. Trende yedigim hakaret..
Cok doluyum cok..
Okuyup adam olmak gerek. Adam olmayan adamlara, adam olup, adamlik yasatmak gerek..

Donnerstag, 15. Juli 2010

kütüphane ve ben ve digerleri ve ders calismakdan bikinca baslayan nöbetler..


ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders,
ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders, ders,
Sonra mola. Sonra:
 
Sencede sanki ..
Ne?
Bosver..
Ama basladigin cümleyi bitir!
Olsun, kendi kendime konustum. Gecti.
Söyle beh :P
Hani, sanki evliyiz ya, sence özellikler kayb oluyor mu?
Hayirdir, neyi kayip ettik?
Bugün kütüphanede hic benle konusmadin ders calisirkene.
Aha, cümleyi tekrarla! Ders calisirkene dedin. Sence ders calisirkene, muhabbet edilir mi?
Hayir edilmez, ama yanimzdaki kizin sevgilisi her 10 dak'da bir geldi, naaber fistik dedi.
Ahahah, bende her 10 dak seni rahatsiz etsem, hakaret edersin kesin.
Yah, hayir, sanki eskiden olsa, bizde öyle yapardik gibi.
Allahim, bul getir o adami, sorcam sevgilisiyle 23 m² de mi yasiyorlar diye.
Niye, 23m² yasanica, hal hatir sorulmuyor mu?
Offf, valla, senle bir futbol oynamadigim kaldi, birde onu yaparsak tam olacagiz. Istersen baskalariyla kiyaslama kendini, cünki hayatimda ben gibi olan ve yasayan hic bir erkek görmedim.
Niye? Kötü mü sence? Bu kötü mü demek istiyorsun?
Ahahha, senin canin 7 saat ders calisdikdan sonra nasil böyle düsünceleri ceker ki? Yorulmadin mi? Susmak, dinlenmek gerekmez mi simdi? Beynine kal gelmedi mi daha? Bence sus artik, yoksa kahkahalara bogulcam burda.
-Hönk..

Montag, 12. Juli 2010

:)



Ders, ders, ders, ders, ders, ders sonra günes ve mangal, ve yine ders..
Sonra cipildak ayak ve doga :P
Sonra yine ders, ders, ders, ders..........
without end

Sonntag, 11. Juli 2010

güzel bu günler, cok güzel :)



* Ömerikle her aksam spor yapmaya cikiyorum. Yani o kosuyor uslu uslu, bende bisikletle etrafi kesfediyorum :) Arada birde hadi, hadi, yavaslama diye sesleniyorum :P

* Sinavlar yaklasti. Cok ilginc bir dönem oluyor. 3 ay boyunca gezdik-tozduk, simdi ise 2 günden beri kafalarimiz kitaplara gömülü :) Biz üniversiteliyiz :P

* Cok cicak. Yani cicak. Sicakliktan cikdi bu sicak :P

* Bosnaya gidiyorum. Yani tatile. 2 hafta. Eger tatil olmazsa istedigim gibi, Ömer Barisa küserim.. Haberi olsun..

* Ömer biyiklarini kesti. Ama sakali duruyor. Evet, hic sorma, bende sasirdim :)

* Evim evim güzel evim :) Bir kac degisiklik yapacagiz tatilde.Cok tatli ya kerâta. Evet kerâta. Öyle uzatmak gerek.

* Cilt bakimina gittim, simdi de cilt bakimi manyagi oldum. Cildime bakip bakip duruyorum..

Mittwoch, 30. Juni 2010

Apple Doesnt Fall Far From The Tree



:)

büyüyecegim ben..
büyüdüm, büyülendim, büyüklendim..

elmayi da pek sevdim.

---

hosgeldin kuzum!!
koklamak isterdim seni..
dinlemek, anlattiklarinla oralarda gezmek..

dualarin icin de pek bi dankeschön :)
ohh dedim.. hissettimmm!!
bu hal, dostumun duasi dedim :P

Mittwoch, 16. Juni 2010

Süphesiz ki..



Süphesiz ki, kedilerden uzak bir hayat eksikliklerle dolu.
Ama onun yerine, bir cok mükemmelliyet var.

Saymakla bitmez.

Sadece güzel ailem bile yeter bunu acmaya..
Güzel ailem, güzel evim.
Güzelim güzel herseyim..

Su günlerde hersey o kadar güzel ki.
Hep güzeldi, ama gün gectikce, bu güzellik icime islemeye basliyor.

Rabbim! Güzel ailem icin tesekkürler..

Elimi ayagimi herseyden cekmis durumdayim.
Bloguma bile yakinlasamiyorum,
bu güzelligi tatmakdan mahrum kalacagim diye..

Sonntag, 23. Mai 2010

Rainer Maria Rilke



DIE ERSTE ELEGIE

Wer, wenn ich schriee, hörte mich denn aus der Engel
Ordnungen? und gesetzt selbst, es nähme
einer mich plötzlich ans Herz: ich verginge von seinem
stärkeren Dasein. Denn das Schöne ist nichts
als des Schrecklichen Anfang, den wir noch grade ertragen,
und wir bewundern es so, weil es gelassen verschmäht,
uns zu zerstören. Ein jeder Engel ist schrecklich.
  Und so verhalt ich mich denn und verschlucke den Lockruf
dunkelen Schluchzens. Ach, wen vermögen
wir denn zu brauchen? Engel nicht, Menschen nicht,
und die findigen Tiere merken es schon,
daß wir nicht sehr verläßlich zu Haus sind
in der gedeuteten Welt. Es bleibt uns vielleicht
irgend ein Baum an dem Abhang, daß wir ihn täglich
wiedersähen; es bleibt uns die Straße von gestern
und das verzogene Treusein einer Gewohnheit,
der es bei uns gefiel, und so blieb sie und ging nicht.
   O und die Nacht, die Nacht, wenn der Wind voller Weltraum
uns am Angesicht zehrt –, wem bliebe sie nicht, die ersehnte,
sanft enttäuschende, welche dem einzelnen Herzen
mühsam bevorsteht. Ist sie den Liebenden leichter?
Ach, sie verdecken sich nur mit einander ihr Los.
   Weißt du’s noch nicht? Wirf aus den Armen die Leere
zu den Räumen hinzu, die wir atmen; vielleicht daß die Vögel
die erweiterte Luft fühlen mit innigerm Flug.
 

BİRİNCİ AĞIT

Çığlık atsam beni kim duyardı ki melek
mertebelerinden? peki ya ansızın kalbe kabul etse 
beni içlerinden biri: yok olurdum şüphesiz
kudretli varoluşunda. Çünkü güzellik, dehşetin
ancak katlanabildiğimiz başlangıcından başka şey değil
ve bizi mahvetmeye tenezzül etmediği için sakince,
hayranız ona böyle. Müthiştir her bir melek.
  Ve tutuyorum işte kendimi böyle ve yutkunuyorum
karanlık hıçkırıkların kuş-çağrısını. Kimden
medet umabiliriz ki, ah? Ne meleklerden, ne insanlardan,
ve mahir hayvanlar da farkında zaten,
pek güvenilir değiliz evimizde,
o yorumlanmış dünyada. Belki yamaçtaki bir ağaç
kalıyor bize, her gün yeniden
görürüz diye; dünkü sokak kalıyor bize
ve şımartılmış bağlılığı, yanımızda olmaktan hoşlanan
bir alışkanlığın, öyle kalmış ve gitmemiş.
  Ve gece ah, yüzümüzü kemirirken
uzay dolu rüzgâr –, kime kalmadı o özlemi duyulan,
nazikçe hayal kırıklığına uğratan ve her bir kalbi bekleyen
zahmetli gece. Daha mı hafif sevgililere? Onlar ki ah,
birbirlerini örterek, bahtlarını kendilerinden gizler yalnızca.
  Yoksa bunu bilmez misin hâlâ? Salıver kollarından boşluğu
soluduğumuz mekânlara kat; genleşen havayı
hisseder belki kuşlar, daha içten bir uçuşla.

Rainer Maria Rilke


Photo

Freitag, 26. Februar 2010

Vizirti..



-Asik olasim geldi demek isterdim, ama zati asikim ben.
Herkesin basina yagsin bu füzeler. Ask füzeleri..

-Her taraf maviye boyansin. Maviyi kesfettim de gecenlerde. Mavi; Marine. Turkuaz filam degil. Masmavi iste. Marine. Megersem ne güzel bir renkmis.
Daha önce hic dikkat atfetmedim. Dogru mu yazdim? Daha önce hic kullanmadim.
Evimde hic mavi yok. Ömer Barisi mi maviye bürsem?
Yok, o zati her renk; rengarenk :)
Neyi mavi yapabilirim? Yarina kadar düsüncem.. (:

-Haftasonu cok yogunuz. Tatilden bir haftasonu kacamagi yaparak, calismak ve yorulmak bana heycan veriyor. Hani tatile sabirsizlikla kucak acarsin.
Sonra tatil baslar ve sen bir boslukda kalirsin.
Ne yaparsan yap, dolmaz.. neye benzetelim bunu? Dinmeyen istah nasil olur?
Tamam sustum.. Sikayet yok :)

-Bugün anneannelere gittik Ömer Barisla. Cok tatli bir gündü. Dün gec vakitte dedemi arayinca, sesini özledigimi farkettim. Eheheh, sesini, emm, yani seni özlemisim ben dedecuuum dedim, oda "vhay beeh, bizi özleyen de mi vardi, ilk defa rastladim" dedi. Hatta demis misafirlerine filam. Sevindirik olmus.
Uyh, cok tatli bu yaslilar. Bugün bizi güldürdü filam. Üzüldü biz giderkene, trene binerkene arkama bakdim, gözleri süzülmüs gibiydi :)
Seviyorum bu aile vizirtilarini. Aile iste. Ömerikin ailesi benim ailem. Yani ikinci el ailem. Kullanilmis, sonra bana hediye edilmis. Bu yüzden koruyup kollamak gerek. Hele ki yaslilari. Ne narin onlar. Ben bile narinligimle halt etmisim yanlarinda.


-Kusura bakmayin iste. Deyindim yukarda bu sendroma. Tatildeki bos zamani doldurmaca. Seminer icin hazirliklar tamam. Valizleri hazirlayip, uyuyacagim. Uykum gelirse. Gelmezsede kendisi bilir. Hic cekemem. Alirim mp3 calarimi, dans ederim geceyle.. Püeeh...(:



Photo

Dienstag, 2. Februar 2010

tarcin, ne cok seviyorum seni.. kek'ime. kahveme, salep'ime.. herseyime yakisiyorsun :)



Dün cok sikildim ben.. Ders calisirkene daha da cok.
Ders calismiyorum diyerek söylenmesin diye, Barisin yanina oturdum..

Etrafa bakindim, hayaller kurdum, duvarlarimizi inceledim.. Sarkilar mirildandim..

Derkene; Baris basladi:

"Prenses, biz hangi meslegi icra ediyoruz?"
"Hic, issiziz.."
"Hayir! Biz ögrenciyiz. Meslegimiz budur.
Yani nasil ki her meslek icin bir caba, bir calisma,
bir terleme varsa, ögrencinin de bu zahmeti olmasi gerek.
Yoksa basarili olamayiz.."

Simdi Baris bunlari derkene, ben kahvemin yaninda duran tarcinla oynamaya basladim.
Oynadim, oynadim derkene, defterime döküldü..
Bembeyaz kagida nede yakisti o renk..
Baris hala konusuyor.. Ben tarcini izliyorum.. Kalemimi aldim, tarcinin ortasina cizgi cekdim.
Ahaha, neye benzedi.. ilk defa bunu yapmistim :)
Komiklik olsun diye, burnumu yaklastirdim, ve cekermis gibi yaptim..

Bakdim ki, Baris cokdan susmus ve beni izliyor ..

Gözlerinde o inanilmaz bakis..
Yani su bakis
"Sana inanamiyorum!! Ben hayati kurtariyorum, senin ugrastigin seye bak!!"

Dub di dup di dup di dup -.-

Gecenin geri kalan kismi sanki böyle bir tuhafdi :P
Gönlünü alamadim..
Ama sakaydi..
Güldüm ben..
Ama sadece benim güldügüm sey, saka olmuyormus ..
Öyle dedi..

Bende hak verdim.. Bana küs olmasin diye :)

Photo

Montag, 11. Januar 2010

yarın beni arasın en etkili dua..




live feedjit kullandigimi görüyorsunuz zati sag alt kösede.

ilk blogumu actigimda ilgimi cekmisdi, bende ekleyiverdim bu widgeti.
aslinda görüntüsü beni cok rahatsiz ediyor,
ama cok ugrasmadan kim nerden gelmis görüyorum arada bir merak ettikce(:

simdi dün gece de uyuyamayinca,
kendimi oyaladim. önce google'de beni nasil aratmislar diye bakindim ..

güldürük oldum bi hayli.

birisi söyle aratmis:

yarın beni arasın en etkili dua

:D

töbe töbee.. öyle bir dua mi varmis yahu..?
bilseydim bende yapardim 7 sene önce,


"allaam, ömer baris bana hemen yarin okul tenefüsünde asik olsun. yedi sene ben aceb kimle evlencem sorusuyla bogusmadan, bileyim onun o oldugunu (: haydi rabbim, sana güveniyorum"

Photo

Mittwoch, 6. Januar 2010

Annem olurmusun, baba ?!


Rollerdeki karmasa bayagi bir kasiyor beni.
Hatta öyle ki, buna alismak bile zor olmadi :)
Bu evde anne anne degil. Ben gelinim. Lütfen az hassas olun.
Herkes kendi rolüne girsin.
Zati bir aileye alismak bunca zorkene, bu yapilir mi insana :)

Yani bu iste, beni endiselendiren.
Herseyi normalmis gibi kabullendim.
Bir kac misal vermek isterimde, kinarsiniz diye korkuyorum :P
Sizi düsündügümden. Hani basiniza aynisi gelmesin diye..:)

Evet, bu gece son gecemiz, Bonna gidiyoruz yarin.
Oh beee :)
Cok özledim güzelim sehri. Bu sehirde az daha kalsin ben bile ruhsuzlasacakdim..

Simdi Dr. House izledik Ömerle. Ama gece cikan tekrarini.
Tüm gün tv izlemeye vakit olmuyor.
Hatta olsada izlemiyoruz. Daha cok karsilikli birbirimizi idare ediyoruz.
Tv izlemek sikici. Evimizde de yok.
Ama sunuda söylemeden gecemiyecegim, kaynanamlar alt katta, ve onlarin var.
Yani her inisimde, bu merete talip oluyorum. Istemeyerek. Sey gibi bu, taciz gibi.
Gözümü kapatsam, sesi geliyor..

Simdi bende dedim ki, bloguma yazi yazcam, Ömerde: Bende suralari toplayiverem dedi :)

Bir kac saat öncesi karnim az agridi.. Kayinbabami aradim :D
Bizim evde babalar corba yapar, ihlamur kaynatir :)
Korktugumuzda, agladigimizda, temizlik yapilmadiginda, mutfak daginik oldugunda, acikdigimizda, sorumuz/sorunumuz oldugunda
"babaaa!!" deriz biz.

Yani kayinbabam icin gecerli bu. Kendi babam pasa.
Dokunulmazligi var.
Cok sakacidir, ama öyle her derde deva, ben herseyi yaparim, siz oturun havalari yoktur onda.
Herkes onun etrafinda döner.
Müthis bir agrligi var, tüm gezegenler sanki onun etrafinda :)

Ömerin de özentisi yok degil hani babama.
Ama o benim babam. Herkes kendi babasina ceksin lütfen :P

Bugün laf arasinda, yesil cayimi yudumlarkene,
"Yarin anneannemler geliyor, cok sevindirikim, cok özledim onlari" dedim.
En son dügün günümde gördüm onlari.. Yani nerdeyse bir sene olcak.
Ömerik ne dese yeridir?
"Bende cok özledim.."

:O

Ayip ama.. Özlemesin ama. Onlar benim büyükbabamla anneannem. Ayda yilda bir geliyorlar Türkiyeden. Insan öyle lop diye dalmaz ki bu konuya.. "Anliyorum sekerim" filan der :)

Iste böyle.
Sol ayagimin bas parmagini yaktim. Kaynar su döktüm. Ne yaptiysam yanmasi gecmedi.
Hastaneye götürsün beni simdi Ömer :P
Yoksa uyuyamam. Ama uyumam gereks hemen. Sabah erken kalkcam..
Uyku önemli. Disiplin daha da önemli..

Photo