Mittwoch, 30. Dezember 2009

 

Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, 

birinciliği beyaza verdiler.

Özdemir Asaf


 


Photo

Donnerstag, 24. Dezember 2009

Rainer Maria Rilke




Ruhumu nasıl tutsam da, seninkine
değmese? Nasıl aşırsam üstünden
öbür şeylere ben onu?
Ah, karanlıkta yiten bir nesne
içre barındırmak isterdim onu ben
öyle bir yerde: bilinmedik, sessiz,
derinlerin titrerken titremeyen.
Bir var ki her değen bize, sana, bana, bak
birlikte alır bizi bir yay gibi ancak;
iki telden bir ses çıkartır bize değen şey.
Biz hangi çalgıya gerilmişiz?
Hangi çalgının elindeyiz biz?
Tatlı şarkı ey...


Rainer Maria Rilke 

Donnerstag, 17. Dezember 2009

Bir hastalık bulaşıyor anlamlarımıza..




Bugün ilk kar taneleri ucustu etrafimda (:
Ve bu sehirde her ilk cok tatli..

Günesin aydinligi göz aliyor..
Karin beyazligi buna eslik ediyor..




Mittwoch, 16. Dezember 2009

August Strindberg, Düş Oyunu



Bir gün bir çocuğa sormuştum, deniz neden tuzludur diye. 
Babası uzun bir sefere çıkmıştı. 
Çocuk hemencecik karşılık verdi: 
Deniz tuzludur, çünkü denizciler durmadan ağlarlar! 
Neden denizciler böyle çok ağlar ki? 
Çünkü, dedi, yolculukları bitmez. 
Onun için de mendillerini hep direklere asıp kuruturlar! 
Gene sordum: Ya niçin insanlar üzgün olunca ağlar? 
Çünkü, dedi, 
daha duru görebilelim diye, gözlerin camını ara sıra yıkamak gerek! 
August Strindberg, Düş Oyunu

Dienstag, 15. Dezember 2009

Zaid, neden öldürüyorsun?




Bugün bizim Susanne hastaydi.
Bize seminer veriyor.
Yani prof'un verdigi dersi, tekrardan anlatiyor.
Sakiz gibi, sürekli ayni seyleri mirildaniyor.
Soru soruldugu zaman durakliyor.
7 saniye düsünüyor, ve sonra "Bilmiyorum.." diyor.
Ilginc biri..
Ama gülüsü güzel. Samimiyetten nasibini almis insanlardan.
Bu yüzden seviyorum onu.

Ömer gecenlerde güldürmüstü beni.
"Bunlarin hepsinde Burhan tipi var yaa. Sunlara bak, iyi takip et!" :)

Eh, hakli sanirim.

Ama bugün inanin cok güzel bir 90 dak yasadim.
Susanne hastalanmis. Gecmis olsun. Hayirli olsun.

Baskasina vekalet vermis.
Mona'ya. Tarz insanlar güzel.
Normal olmamak gerek.
Bunu anladim bir kez daha..

Ders nasil verilirmis, onda gördük.
Tam bir ögretmen edasiyla, bize 90 dakikayi uyutmadan gecirdi.

Dersin sonunda, hangi kitablari okudugumuzu sordu.
Yani soru, "2009 kitabi olarak adlandirdiginiz kitab hangisi?"

Masterinde lazim olcakmis. Kücük bir arastirma dedi.
Iki kisi haric, herkes kitab ismi verdi.

Ben, "Zaid, neden öldürüyorsun"? adli kitabin ismini verdim.

"Hmm, cok tartisilan bir kitab, biliyorsun demi?" dedi.

Bende:
Zati youtubeda bir videosunu izleyip, okuma karari almistim.
Cok büyüleyici cümleler sarf etmisti Jürgen Todenhöfer.
Bu yüzden okumak istedim.

Cok tartisilan seyler genelde cok iyi oluyor. Dogru oluyor.
Dogurlar anlatiliyor. Ve buda tartismalara yol aciyor.

Basarili bir kitab.
Her 3 satirda bir agladigim, her 5 satirda bir kendimden utandim.

Dünyada insanlar ne dertlerle ugrasiyor.
Biz neyle?!

"Benim en büyük derdim bugün neydi?!" diye, yüzümü kizartan bir kitab.

Degerlerimizi kayb etmeyelim.
Bu önemli.
Bunun hesabini verecegiz.
Ahirete inanmiyorsak bile, bu dünyada bizi bu basi bos haller yakalar, ve yakar.

Dün "her tercüme bir ihanettir" diye bir cümle okudum..
Bu tercüme de benim ihanetim olsun (:

Photo